2006’daki Calciopoli Skandalı’nın ardından küme düşme,
2011’e kadar geçen başarısız ve silik sezonlar ve ardından ayağa kalkış,
şahlanış. Conte ile kazanılan 3 Serie A şampiyonluğu, ardından daha ilk
sezonunda lig-kupa-Şampiyonlar Ligi üçlemesine yaklaşan Allegri.
6 Haziran 2015 akşamı Massimiliano Allegri, Juventus
tarihindeki ilk üçlemeyi yapan teknik adam olarak tarihe geçmeye çok yakındı.
1959-1960 sezonunda Carlo Parola’nın ve 1994-1995 sezonunda Marcelo Lippi’nin gerçekleştirdiği
lig-kupa ikilemesi rekorlarına ortak olan Allegri, 12 yıl sonra finale
çıkardığı Bianconeri’yle Şampiyonlar Ligi’ni de kazanarak kulüp tarihine
geçmeyi hedefliyordu.
Maç öncesi yazdığım yazıda sabırla arkada beklememiz
gerektiğini savunmuştum. Gol yemediğimiz
her geçen dakika kupa bize daha da yaklaşacaktı. Özellikle Juventus’un
Barcelona’ya oranla fizik-kondisyon olarak daha diri bir takım olduğunu
düşündüğüm için bu kanıya varmıştım. Ancak henüz 4.dakikada gelen gol tüm oyun
planımızı alt üst etmese de fizik-kondisyon açısından takımı bir hayli aşağıya
çekti.
Erken gelen golün ardından Barcelona yine oyuna hükmeden ve
topa sahip olan taraftı. Ancak bu kez sabırla beklemekle birlikte bir an önce
topu kazanmak isteyen bir orta sahamız vardı. Vidal ve Pogba’nın agresif
oyunları sonucu gördükleri sarı kartlar da bunun bir göstergesi.
Kontrolü kaybettik
İkinci yarının başında da Barcelona’nın baskısına direnmeye
çalıştık. Ancak 55.dakikada orta sahada kazanılan topu topuğuyla maç içinde
hücuma ilk defa katılan Lichtsteiner’in önüne bırakan Marchisio ile başlayan
atak Morata ile gole dönüştü. Bu golün ardından moralimizi ve güvenimizi
yeniden kazandık. O kadar güven kazandık ki maç içindeki ilk ileriye çıkışını
55.dakikada gerçekleştiren Lichtsteiner, bu golden sonra 3 kez daha sağdan
bindirme yaptı. Golden sonra yaklaşık 10 dakikalık süre zarfında kendine güveni
gelen Juventus, yine sağdan gelişen bir atağın ardından Tevez’le ceza yayı
üzerinden tehlikeli sayılabilecek bir fırsat yakaladı. Ancak maçtan önce büyük
umutlar bağladığım Tevez, maç içindeki kaçak dövüşüne yakışır bir vuruş
gerçekleştirip bu fırsatı kullanamadı.
Bu 10 dakika içinde Juventus savunma çizgisi maç içinde ilk
defa orta sahaya kadar yanaşmıştı. Ancak orta sahayla, arka dörtlü arasındaki
hat tehlikeli boyutta açıldı. 1-1’i bulduktan sonra açıkçası temponun düşürülüp
topu ayağımızda mümkün mertebe çok tutarak, Barcelona’ya topu unutturmamız daha
mantıklı olabilirdi. Bu süre zarfında Juventus ikinci golü bulsaydı muhtemelen
ben bu cümleleri yazmıyor olabilirdim. Ancak maçı izlerken de golün ardından
gerçekleştirdiğimiz, aşırı kontrolsüz, şuursuz baskının tehlikeler yaratacağına
dair endişeler yaşadım. Nitekim Mascherano’nun Pogba’yı kündeye getirdiği
pozisyonun ardından dönen top kalemizde gol oldu. Bu pozisyonda Buffon gibi
tecrübeli ve özel bir kaleciden, sektirme
riskini düşünerek topu köşeye doğru çelmesini beklerdim.
Golün ardından Pereyra-Llorente ve zorunlu Coman değişiklikleriyle
rakip kaleyi zorlasak da yine baskın yediğimiz 3’e 2 bir kontradan Neymar’ın
fişi çekişini izledik. 3-1 kaybettiğimiz finalde de yediğimiz son iki golün kontra
ataklardan baskın şeklinde gerçekleşerek kalemizde bitmesi ise şanssızlık.
Finalde Juventus adına öne çıkan performanslar ise Marchisio
ve Pogba oldu. Pogba her ne kadar maç içerisinde Barcelona orta sahalarına
karşı direnç göstermekte zorluk çekse de hücuma destek verdiğinde etkili oldu.
Marchisio kontrollü bir oyun sergiledi ve şık topuk pasıyla golün başlangıcı
oldu. Morata ve özellikle de Tevez beklenenin uzağında kaldı. Pirlo yaşı
itibariyle kendisine diğer orta sahalardan yeterli destek gelmeyince oyuna
dikte edemedi. İlk yarıda Barcelona’nın,
kanadını fazlasıyla zorladığı Lichtsteiner de, ikinci yarıda 55-65.dakikalar
arası gerçekleştirdiği bindirmeler dışında silik gözüktü ve savunmada önemli
zaaflar verdi.
Real Madrid’e karşı yarı finaldeki karşılaşmalarda olduğu
gibi yine alan daraltarak oynamaya çalıştık ancak Barcelona’nın tiki-takasına
karşı yeterli direnci ve sabrı gösteremedik. Yine Real Madrid’e karşı
oynadığımız maçlarda gerçekleştirdiğimiz ve orta sahadaki isimlerin desteğiyle
baskın niteliği kazanan ön alan presini de Barcelona’ya karşı neredeyse hiç
kullanmadık, kullanamadık. Maçın ilk dakikasında yaptığımız presten korner
kazansak da, ilerleyen dakikalarda Barcelona’nın tiki-takası tehlikeli
boyutlara ulaşınca muhtemelen Allegri bundan vazgeçmeyi tercih etti. Chielli gibi hava hakimiyeti olan bir stoperin yokluğunda da kazanılan kornerleri hep kısa kullanmayı tercih ettik. Belkide Barcelona'ya karşı gerçekleştirebildiğimiz ve sadık kaldığımız tek özelliğimiz gerçekleştiremesek de baskı ve pres yememize rağmen savunmada kazandığımız topları gelişigüzel vurmak yerine pasla çıkmaya çalışmak oldu.
Çok büyük yüreğimizle, çok büyük oynadık ama başaramadık. Juventus
üçlemeyi yapamadı ama özel bir sezon yaşatarak bizleri gururlandırdı.
Vidal-Marchisio-Pogba-Pirlo orta sahasından belki iki, belki de üç isim
ayrılacak. Gelecek sezon yapılacak kadro planlaması da bu nedenle büyük önem
taşıyor.
Tabi bir de şu fotoğraftan sonra Buffon-Del Piero-Nedved-Trezeguet
ve şu anda ismini hatırlayamadığım diğer “adam”lardan sonra yeni bir adam daha
kazandığımızı söyleyelim.
Avrupa’nın zirvesine çıkamasa da isminin yeniden büyüklerle
birlikte anılmasını sağlayan Juventus’un, Allegri’nin de dediği gibi sürekli
olarak bu seviyelerde yer alması gerek. Buralarda dolaştığımız sürece kupaya
uzanmamız çok da geç olmayacaktır.
YAZAN: ANIL YAZAR
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder