Yarı final kuraları çekilirken Juventus’a hem Barcelona hem
Bayern Münih hem de Real Madrid’e karşı iki maç oynatmış ve Real Madrid
eşleşmesinde şansımızın daha yüksek olacağını düşünmüştüm. Sami Khedira ve
Modric gibi orta sahadaki iki önemli ismin yokluğunda Pogba’nın da eklenmesiyle
birlikte Vidal-Marchisio üçlüsüyle hem fizik hem de sayıca orta sahayı
tutacağımızı düşünmüştüm.
2-1’lik skor, deplasman golü ve La Liga’ya neredeyse havlu
atmış olan Real Madrid. Bernabeu öncesi tablo bu şekilde bir hayli ürkütücüydü.
Real Madrid maçın başında oyunu kanatlardan yönlendirerek üzerimizde beklenen
baskıyı oluşturdu. İlk maçın ardından yazdığım yazıda da belirttiğim gibi
Juventus’u merkez savunması son derece sağlam. Ancak oyun ne kadar kanatlara
açılırsa merkezdeki sağlamlık da o derece yumuşayabilirdi. Real Madrid
özellikle kendi sol kanadından etkili olmaya çalıştı. Juventus sabırla merkezi
kapatarak ilk maçta olduğu gibi özellikle ikinci bölgedeki hatlarını sıkı tuttu
ve ani preslerle top kapmaya çalıştı.
Penaltı golü sonrasında kalemizdeki baskının dozajı düşmeye
başladı. Açıkçası ben golün ardından artmasını beklediğim bir Madrid baskısı
bekliyordum. Ancak orta sahada Pirlo haricinde Pogba-Vidal-Marchisio üçlüsü,
Isco-James-Kroos’a hem sayısal hem de fizik üstünlük kurmayı başardı. Juventus
özellikle Tevez’in de orta sahaya yaklaşmasıyla daha çabuk ve hızlı bir şekilde
ileri çıkmaya başladı. Bu ikinci yarının başında da devam etti. Ana oyun
planının dışına çıkarak rakip kale üzerinde etkili olmaya çalışan Juventus,
aradığı golü de bulmayı başardı.
Allegri skor 1-1’e geldikten sonra hemen değişikliğe
gitmedi. İlk maçta skoru ele aldıktan sonra Barzagli’yi oyuna alarak 5-3-2’ye
dönmüştü. Bu kez 1-1’i eline aldıktan sonra savunmayı hemen 5’lemedi. 4-3-1-2’ye
sadık kaldı. Muhtemelen yiyecekleri bir gole karşı uzatma dakikaları için
elinde bir koz da bulundurmak istiyordu.
Barzagli’nin fizik olarak takımın yumuşak karnı olan Pirlo’yla
değişmesinin ardından 5-3-2’ye dönen Juventus, hatlarını o kadar disiplinli ve
sıkı kapattı ki Real Madrid duvara çarpmış gibi oldu. Ancelotti’nin
Benzema-Chicharito değişikliğine anlam verememekle birlikte 3’lü stoper
göbeğinde Chicharito’nun bir şeyler yakalaması neredeyse imkansızdı. Merkezde
yine üstün ve güçlü kalan Juventus, Real Madrid’in kanattan geliştirdiği
ataklarda rakibinden hep bir fazlaydı. Kanattan yapılan ortalarda Juventus’lu
oyuncular doğru kademe anlayışıyla (Evra’nın Bale’dan önce vurduğu kafa çok
kritik) hep Real Madrid’li oyuncuların önünde yer alırken,
Barzagli-Bonucci-Chiellini üçlüsünden biri de mutlaka boşta kalarak gelen
ortaları savuşturdu.
Sezonun en iyi savunma performansını Bernabeu’da gösteren Juventus
hak ettiği finale ulaştı. 12 yıl sonra gelen finalde kuşkusuz Max Allegri’nin de payı çok büyük. Milan günleri nedeniyle ben de dahil olmak
üzere herkesin kuşkuyla baktığı Allegri, tüm sezon boyunca hakkındaki soru
işaretlerini bir bir bitirdi ve şahlanan at efsanesini Avrupa arenasında
yeniden ön plana çıkardı.
Sezon başında takımın başına geldiğinde Serie A’ya damga
vurmuş bir takım vardı elinde Allegri’nin. Simyacılık yaparak gümüşten altın
elde etmeye çalışmadı. Yani takımın dinamikleriyle oynamadı. Ufak rötuşlar
yaparak elindeki malzemeyi finale taşıdı. 1-0 yenik duruma düşmesinin ardından,
4-3-1-2’den diziliş olarak tam olmasa da oyun planı açısında değişikliğe gitmek,
golü bulduktan sonra yeniden 5-3-2’ye evrilmek gerçekten büyük iş. Dünya
üzerinde Juventus’tan oyun planı ve diziliş olarak daha esnek olabilen bir başka
takım daha yoktur muhtemelen.
Son olarak finale gelirsek benim klişe bir sözüm vardır. Finaller
rakipler kim olursa olsun her sonuca açıktır. Özellikle İtalyan futbolu
finaller için avantajlıdır. Barcelona karşısında oyunun büyük bölümünde Real Madrid’e karşı yaptığı gibi bekleyen, alan daraltan ve hatları disiplinli
bir şekilde kapatan Juventus, gol yemediği her dakika, gerilen ve sinirleri
bozulan rakibi karşısında kupaya daha da yaklaşacaktır.
HAZIRLAYAN: ANIL YAZAR
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder