ATLETICO DE MADRID
Real Madrid ve Barcelona arasında geçen ve tek düzeliğe
inmiş olan La Liga’da bir devrim yaparak geçen sezon efsanevi bir şampiyonluk
kazanan Atletico Madrid, Şampiyonlar Ligi finalinde ise kupayı skora
aldanmazsak kılpayıyla kaçırdı. Sezona ise hem İspanya Süper Kupası’nda hem de
ligde Real Madrid karşısında aldıkları epik zaferlerle girdiler.
Teknik Direktör Diego Simeone transfer döneminde de
kalitesini gösterdi. Takımın önemli ve kilit oyuncuları takımdan ayrılmasına
rağmen geçen sezon yakalanan başarının takım olgusu olduğunu bilen Simeone, bu
nedenle transfer döneminde de yıldız isimler yerine takım uyumunu yakalayacak
oyunculara yöneldi ve nokta transferler gerçekleştirildi.
Zaten Chelsea’nın kalecisi olan Courtois başta olmak üzere,
Filipe Luis ve Diego Costa’yı da Chelsea’ye kaptıran Atletico Madrid’de yaprak
dökümü bunlarla sınırlı kalmadı. Adrian Porto’ya, Diego Ribas Fenerbahçe’ye, Jose Sosa önce
Metalist’e ardından Beşiktaş’a ve David Villa ise Amerika Ligi’nde New York’un yolunu tuttu. Kadroda yer alan kalecilerden
Roberto Olympiakos’a, Asenjo ise Villareal’le anlaşırken, geçen sezon
Şampiyonlar Ligi finalinde oyuna sonradan girip yenen iki golde hatası olan Belçikalı
Alderweireld ise Southampton ile sözleşme imzaladı.
Takımdan ayrılan bunca önemli isim varken Diego Simeone
yerlerine nokta atışlar yapmayı tercih etti. La Liga’dan tanıdığımız Fransız
orta saha Antoine Griezmann (R.Sociedad), Mario Mandzukic (Bayern Münih), Raul
Jimenez ( Meksika Ligi) Alessio Cerci (Torino), Guilherme Siqueira (Granada) ve
Jesus Gamez (Malaga ) takıma katılan isimler oldu. Kaleci kadrosunda yaşanan
sıkıntı ise Getafe’den Moya ve Benfica’dan Jan Oblak transferleri ile çözüldü.
Arjantinli teknik
adam Diego Simeone, pek çok kişiye göre vasat bir oyuncu topluluğundan bir La
Liga şampiyonu ve UEFA Şampiyonlar Ligi finalisti bir takım çıkarmayı başardı.
Geçen sezon, 18 yıl aranın ardından kazanılan La Liga şampiyonluğuyla Madrid’in
diğer tarafında da bir takım olduğunu gösterdiler.
Maçlarını benim de yakından görme fırsatı bulduğum tarihi
Vicente Calderon Stadı’nda oynayan Atletico Madrid’de teknik direktör Pablo
Diego Simeone, takımını 4-4-2 şeklinde
sahaya sürüyor. Orta alanı ele geçirme
prensibi üzerine kurulu olan oyun anlayışlarıyla, alan daraltarak sahanın
neredeyse her noktasında rakibe amansız bir baskı yapabiliyorlar. Özellikle en
uçtaki ileri ikili, orta sahadaki 4’lü ile birleşerek 6’lı bir hat oluşturuyor
ve orta sahada rakibe nefes aldırmayacak büyük bir baskı yapıyor.
Kanatlarda yer alan Griezzman ve Koke gibi oyuncuların
merkez orta saha menşeili olması sebebiyle çokça zaman içe kat ederek oynadığı
görülüyor. Arda Turan’ın da oynadığı
karşılaşmalarda Koke ve Griezzman gibi bu özelliğini zaman zaman sahaya
yansıtıyor.
Sol ön gibi oynamasına rağmen Koke, Gabi, Mario Suarez ve
Raul Garcia takımın bence en önemli isimlerinden. Çünkü yetenek ve şova yönelik anlayış yerine
genellikle her maç için canını ortaya koyan Atletico Madrid’in Mandzukic gibi
bir golcüsü olsa da sezon içerisindeki gidişatı ve hedefleri yine orta sahadaki
savaşçı oyuncular belirleyecektir. Takımın
bireysel yetenek olarak önemli bir yaratıcı silahı olmaması nedeniyle bazı
maçlarda gol yollarında sorunlar yaşayabiliyorlar. Bu da aslında Simeone’nin
takıma kazandırdığı her maç için canını vermeye hazır savaşçı takım özelliği
ile bertaraf ediliyor.
OLYMPIAKOS
Geçen sezonu Yunanistan Süper Ligi’nde en yakın rakibi olan
PAOK’un 17 puan önünde şampiyon bitiren Olympiakos, geçen sezon da bu arenada
yer almış ve Manchester United’la eşleşmişti. Pire’de 2-0 kazandığı maçın
rövanşında İngiltere’de 3-0 mağlup olmuş ve
Şampiyonlar Ligi’ne veda etmişti.
Son 4 sezondur Yunanistan Süper Ligi’nde zirveyi kimseye
bırakmayan Olympiakos, geçen sezon 41. Şampiyonluğunu elde ettiği Yunanistan
Süper Ligi’nde en çok şampiyonluk yaşayan takım konumunda bulunuyor.
Kadrosunda başta Eric Abidal, Alejandro Dominguez, Ibrahim
Afellay, Konstantinos Mitroglou, David Fuster olmak üzere dikkat çeken pek çok ismi
barındıran Olympiakos maçlarını 33 bin kişilik Karaiskakis Stadı’nda
oynuyor. Pire ekibini, futbolculuk
kariyerinde 14 sezon boyunca Real Madrid’de forma giyen Michel çalıştırıyor.
Olympiakos’un son 4 sezondur gösterdiği dominant
performansın ardından, stoper Konstantinos Manolas ve Holebas Roma’nın, Andreas
Samaris Benfica’nın yolunu tutarken Avraam Papadopoulos Trabzonspor’a transfer
oldu. Takımda kiralık olarak oynayan ve geçen sezonki performansıyla dikkatleri
üzerine çeken Kosta Rikalı Joel Campbell ise tüm yaz boyunca başta Galatasaray
olmak üzere çeşitli takımlarla adı anılsa da, bonservisinin bulunduğu Arsenal’e
geri döndü ve kadroya girmeyi başardı.
Takıma dahil olan isimlere bakarsak, Monaco’dan (bonservissiz)
Eric Abidal ve Delvin N’dinga, Barcelona’dan (kiralık) Ibrahim Afellay,
Anderlecht’ten Luka Milivojevic, Guarani’den Jorge Benitez, Atletico Madrid’den kaleci Roberto, Fulham’dan
Kasami ve Mitroglou, Sevilla’dan Alberto Botia gibi oyuncular kadroya dahil
oldu. Ancak en dikkat(!) çekici olanı ise ayrı belirtmek istedim. Gençlerbirliği’nden
2 Milyon Euro’ya transfer edilen Jimmy Durmaz da Olympiakos’un Şampiyonlar Ligi
için UEFA’ya gönderdiği listede kendine yer buldu.
Olympiakos çoğunlukla 4-2-3-1 ile sahaya yayılan bir
takım. Rakibe fazla alan bırakmayan,
pres uygulayan ve özellikle evindeki maçlara taraftar desteği ile coşkulu
başlayan bir takım Olympiakos. Deplasmanda oynadıkları maçlarda ise bu baskı ve
presi maçın geneline yaymak konusunda sıkıntı yaşıyorlar. Ancak karşılaşmaların dengede ve 0-0 gittiği
dönemlerde çok iyi alan daraltan Michel’in takımı, rakibi doğru yerde ve
mesafede karşılayarak takım savunmasını da çok iyi yapabilen bir takım.
MALMÖ FF
Geçen sezon İsveç Ligi’ni en yakın rakibinin 5 puan önünde
şampiyon olarak tamamlayan Malmö, İsveç’in
en başarılı kulüplerinde biri konumunda.
18 şampiyonluğu bulunan Göteborg’un ardından geçen sezon Allsvenskan
Ligi’ni 17. kez şampiyon tamamlayan güney
İsveç temsilcisi, maçlarını 24 bin
kişilik Swedbank Stadı’nda oynuyor. 1910
yılında kurulan Malmö takımı, 14 İsveç Kupası şampiyonluğunun yanında bir de
oynadığı Avrupa Kupası finaliyle dikkat çekiyor. 1979 yılında Notthingam Forest
ile oynadığı Avrupa Şampiyon Kulüpler Kupası finalini 1-0 kaybeden Malmö ,
Şampiyonlar Ligi’ne bu sezon 13.kez katılıyor.
Bu sezon kadrosunda parlattığı isimlerden sol bek Miiko
Albornoz’u Hannover 96’ya, Pontus Jansson’u da Torino’ya gönderen İsveç
ekibinin kadrosundaki Türk asıllı oyuncular dikkat çekiyor. Mahmut Özen’i Kayseri
Erciyesspor’a kiralayan Malmö’nün şu anki kadrosunda şu anda Makedonya
pasaportu da bulunan Erdal Rakip bulunuyor.
Malmö’nün kadrosunda 5 milli oyuncu bulunuyor. Marcus Halsti
Finlandiya, Agon Mehmeti Arnavutluk, Emil Forsberg, Guillermo Molins ve Magnus
Eriksson ise İsveç milli takımında mücadele eden isimler.
Nörkoping’den Isaac Thelin, Club Brugge’dan Kofi Adu,
Palermo’dan Agon Mehmeti ve Atvidabergs’den Anton Tinnerholm’u kadrolarına
kattılar. Takımın en önemli gol silahı olarak geçen sezon 8 gol kaydeden
Uruguay asıllı İsveçli Guillermo Molins, Markus Rosenberg, ve Magnus Eriksson
ön plana çıkan isimler. Geçen sezon
özellikle Molins ve Rosenberg’den oluşan forvet hattıyla etkili olan Malmö’nün başında Age Hareide
bulunuyor. 60 yaşındaki teknik adam takımını genellikle 4-4-2 düzeninde sahaya sürerken özellikle
deplasman maçlarında en uçtaki ileri ikiliyi orta sahaya yanaştırarak bir çift
6’lı yaratıyor ve orta sahayı kalabalık tutmayı amaçlıyor.
JUVENTUS BU GRUPTA NE YAPAR ?
Geçen sezon yaşanan Galatasaray travmasından sonra bu sezon
öncelikli hedefin gruptan çıkmak üzere yapılması gerekiyor. Tabiki Juventus
gibi büyük bir kulübün hedefleri büyük olmalı. Ancak uzun süredir net bir
Avrupa kupası başarısı yaşanmamış olması da yere sağlam basmak gerektiğini
gösteriyor.
Grupta Malmö’nün şansının olmayacağı kesin gibi. Sonuçta
futbol sürprize açık bir oyun ama bu grupta Malmö’nün üst tur şansından çok
evinde çelme takma ihtimali üzerinde durulması gerekir. Juventus’un Pirlo ve
Vidal gibi önemli iki eksiğin olduğu dönemde gruptaki ilk maçını Malmö ile
içerde oynaması büyük bir şans. Ancak Atletico gibi iyi alan daraltan ve karakteristik olarak oyun tarzı Juventus’a
benzeyen bir takıma karşı bir hayli zorlanacağını düşünüyorum. Olympiakos karşısında da Juventus’un işi kolay
olmayacaktır. Michel’in Olympiakos’u orta alanda aynı Atletico Madrid’in
yaptığı gibi benzer bir 6’lı blok oluşturarak disiplinli bir takım savunması
oluşturuyor. Pirlo ve Vidal’in sakatlık dönüşü nasıl bir performansla
dönecekleri önemli. Üstelik Allegri'nin takıma henüz dar alanda rakibi karşılama konusunda yol aldırdığını da düşünmüyorum.
Kişisel fikrim; Atletico Madrid’in gruptan lider çıkacağı
yönünde. Juventus’un da Malmö’den
herhangi bir kaza kurşunu yemediği takdirde Olympiakos’un üstünde grubu
bitireceğini düşünüyorum.
HAZIRLAYAN : ANIL YAZAR
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder